Edebiyatını Okumayan Halk, Kimliğini Kaybeder!


Batı'nın egemenliği sadece topraklarda değil, zihinlerde de derin yaralar bırakıyor. Her geçen gün kendimizden daha da uzaklaşıyoruz. Geleneklerimiz, kültürümüz, kimliğimiz Batı'nın yıkıcı modernizmi altında yok olmaya yüz tutuyor. Oysa her gelenek, bir milleti güçlü kılan ve ona ait kılan bir izdir. Bu izi kaybetmek, o halkı tarihe gömmek demektir.

Dünya genelinde kültür, sanat ve özellikle edebiyat, bir milletin kimliğini şekillendiren ve o kimliği tanımlayan en önemli unsurlar arasında yer alırken, Türk toplumu için bu durumun farklı olduğunu gözlemliyorum. Zaten edebiyatla arasında büyük bir mesafe olan Türkler, kendi dili ve edebiyatıyla olan iletişimden, dolayısıyla bu unsurlar göz önüne alındığında kendi kimliklerinden giderek uzaklaşıyor. Bunların ise bir tesadüf olmasından çok, bilinçli bir tercih olduğuna inanıyorum. Başka kültürlerin etkisine bu kadar kolay girmemizi, yani bu özentiliği de, kendi doğamıza, dilimize ve kültürümüze yabancılaşmamızın oluşturduğu boşluğu doldurmak amacıyla bilinçsiz bir şekilde doğal sürecin işleyişi olarak görüyorum. Peki, neden bir insan geçmişi sadece kitaplarda kalması gereken bir hikâye olarak görüp, kendi geçmişinden uzaklaşmayı tercih eder? Neden Türk edebiyatının en değerli metinlerine ve en önemli eserlerine bile yüz çeviriyoruz? Oysa her konuda bir fikrimiz var.

Edebiyat, bir halkın entelektüel mirasının yazın ürünüdür. Ancak bizde, zamanla edebiyat sadece bir hobiye dönüşmüş durumda. Dahası, edebiyat gibi bir husus yalnızca mecaz anlamında (boş yapmak) kullanılıyor. Hiç kimse Türk edebiyatını anlamak, derinlemesine öğrenmek, hiç değilse okumak için çaba göstermiyor. Oysa Türk edebiyatı, sadece dilimizin zenginliğini değil, halkımızın tarihini, değerlerini ve felsefesini de içinde barındıran paha biçilemez bir hazinedir. Ne yapıyoruz peki? Bu hazineyi örtüyor, kapatıyor ve modernizmin arkasına saklanıyoruz.

Bir zamanlar insan onurunun, kimliğinin ve varlığının simgesi olarak görülen gelenekler, bugün kayboluyor. Yeni Batı düzeni, eskiyi bir tehdit olarak görüyor ve onu ortadan kaldırmak için modernizm kisvesi altında insanların aklına kendi uydurdukları “modern insan” kalıbını sokuyor ve bu sayede Batı zihniyetinin egemenliği altındaki toplumlar giderek kendi köklerinden, tarihlerinden ve kültürlerinden uzaklaşıyor. Dolayısıyla, bu milletleri gelecekte bir kimlik krizi bekliyor.

Batı etkisiyle şekillenen yeni dünya, bireysel düşünceyi artıracağı vaadini verirken, onunla birlikte kolektif düşünceyi ve toplumsal bağları da unutturuyor. Bir zamanlar toplumları bir arada tutan geleneklere saldırılarından dolayı, bugün kültürün dokusunu oluşturan, uygulanabilirlik yönünden narin ama güçlü bağlar yalnızca anılarda yer ediyor. Eski masal anlatıcılarının aktardığı efsaneler, halk ozanlarının şarkıları, çocukların söylediği masallar, uyurken görülen ve sabah kalkınca unutulan rüyalar misali hatırlaması güç hatıralar olarak kalıyor. Ne demek peki, modern olmak? Özgürlük adı altında çürümüş bir kültür mü? Yoksa bilgelik adı altında her türlü manipülasyonun etkisi altında kalabilen bir toplum mu? Günümüzde bir toplum, geçmişinden ne kadar uzaklaşırsa, o kadar "modern" kabul ediliyor. Ancak bu modernleşme denilen her ne ise, bir toplumun kimliğini silmekle kalmıyor, sildiği kimliğin yerine ne geldiğini bilemediğimiz, fevkalade ucube bir toplum yaratıyor.

Bir zamanlar halkların büyük değer verdiği gelenekler, kültür ve sanatlar, Batı'nın hegemonik etkisiyle değerini kaybediyor. Ancak “modernizm” yalnızca bir biçimdir. Bir zamanlar Doğu'nun derinliği, kadim bilgeliği ve zengin kültürü, Batılılar için bir tehditken, şimdi bu yeni biçim sayesinde, tehdit fırsata dönüşüyor. Fakat bu fırsat, ne yazık ki bizim için yıkım anlamına geliyor.

Daha ne kadar taklit edeceğiz?

Ne yazık ki okumadığımız bu kitaplar, kaybolan kimliğimizin sembolü haline geldi artık. Yine ne yazık ki, edebiyatın gücünü tanımayan, onu küçümseyen zihniyet, biraz daha gelişti. Batı’nın övdüğü her alanda Batılı yazarları, Doğu’nun övdüğü her alanda ise Doğulu yazarları ve edebi akımlarını köle gibi takip eden, en sevgili milletim, kendi edebiyatlarını bir kenara bırakıyor ve hatta onu yeriyor. Taklit ederek ve özenerek ne kazanacağız? Bir halk kendi edebiyatını bile koruyup onu geliştiremezse, korkarım ki o halkın fikir devrimi asla gerçekleşemez.

Edebiyata ilgisizlik, sadece kültürel bir erozyonu değil, aynı zamanda bir kimlik krizini de beraberinde getirir. Bu kriz, toplumun her kesimine yayılır ve insanın kendini kaybetmesine, geçmişine yabancılaşmasına neden olur. Bir halk, kendi kimliğinden ne kadar uzaklaşırsa, ötekilerin etkisine o kadar maruz kalır. Bahsettiğim ötekilerin etkisi, Türk halkının manevi çöküşüne ve kimliksizleşmesine neden olacak en büyük yıkımdır.

Yorum Gönder

0 Yorumlar